X

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinde yer alan bilgi ve belgeler Öz&Öz Hukuk Bürosu tarafından hazırlanmış olup tüm hakları yine Öz&Öz Hukuk Bürosu'na aittir. Bu internet sitesinde yer alan bilgi ve belgeler sadece bilgilendirme amaçlı olup verilen bilgiler hukuki tavsiye niteliğinde kabul edilemez; ziyaretçi ile Öz&Öz Hukuk Bürosu arasında vekil-müvekkil ilişkisi doğurmaz.

Sitede paylaşılan bilgiler ziyeretçinin özel durumuna uygun düşmeyebileceği gibi mevzuatta meydana gelmiş olabilecek değişiklikleri de içermiyor olabilir. Sitede yer alan hukuki bilgi ve belgelerin güncel veya doğru olmaması veya bu bilgilerden hareketle olumsuz sonuçlar ile karşılaşılması halinde Öz&Öz Hukuk Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez.

X

Gizlilik Koşulları

Öz&Öz, web sitesi ziyaretçilerinin gizliliğine saygı duyan uluslararası bir hukuk bürosudur. Öz&Öz bu siteyi büromuz ile ilgilenen kişilerin yaralanması amacıyla yayınlamıştır. Bu kısımda aşapıdaki sorulara cevap bulaaksınız:

Bu web sitesi aracılığıyla siz veya kuruluşunuz hakkında topladığımız bilgileri nasıl kullanabiliriz?

Web tarayıcınız tarafından üçüncü kişilere verilen bilgi miktarını nasıl azaltabilirsiniz?

Tarafımızca sizin ile ilgili tutulan herhangi bir bilgiyi nasıl değiştirebilir veya silebilirsiniz?

IP Adresleri ve Çerezler

Bir ziyaretçi web sitemizi ziyaret ettiğinde, ziyaretçinin tarayıcısı Öz&Öz'ün sunucusuna ziyaretçinin IP adresi, erişim zamanı, tarayıcı tipi ve yönlendiren URL gibi verileri sağlar.

Web sitesi üzerinden elde edilen istatistiksel veriler, Öz&Öz tarafından web sitesine gelen ziyaretçi sayısı, görüntüledikleri sayfalar, tarih ve saat bilgilerini takip etmek için kullanılmaktadır. Öz&Öz, bu istatistiki verileri, sunulan hizmetleri ve web sitesini değerlendirmek için kullanabilir.

Buna ek olarak, bir IP adresi, web sitesini ziyaret eden bireyin değil; kuruluşun kimliğini tespit edebilir. Öz&Öz, ziyaret eden kurumdan elde edilen bilgiyi ziyaret eden kuruluş ile ilişkisini geliştirmek için kullanabilir.

Belirli istatistiksel verilerin derlenmesini sağlamak için bilgisayarınızda çerez bilgileri etkinleştirilir. Çerezler ayrıca iletişim formlarında ve yer imlerindeki bilgileri hatırlamak için kullanılır. Tarayıcı ayarlarınızı değiştirerek çerezler temizlenebilir, engellenebilir ve devre dışı bırakılabilir. Bu web sitesi çerezler etkin veya çerezsiz olarak görüntülenebilir.

 İletişim Formları

Bir ziyaretçi, online iletişim formlarından birini kullanarak Öz&Öz'e başvurmak isterse, bu formlar aracılığıyla paylaşılan bilgi Öz&Öz tarafından sadece yapılan sorgu ile ilgili iletişim kurmak için kullanılacak olup; ziyaretiçinin bilgisi dışında pazarlama faaliyetleri için kullanılmayacaktır. Öz&Öz, iletişim formlarında asgari düzeyde iletişim bilgisi ister. Bir ziyaretçinin kurumu ile ilgili elde edilen bilgiler, bu kurumla iş geliştirme amaçları için kullanılabilir.

Haklarınız

Herhangi bir ziyaretçi, bu ziyaretçide tuttuğu bilgileri Öz&Öz tarafından info@ozandoz.com adresine e-posta göndererek görüntüleyebilir, değiştirebilir veya silebilir. Öz&Öz bilgilerinizi üçüncü kişilerle paylaşmayacaktır.

EN
Öz&Öz Hukuk bürosu

Coronavirüs (Covid-19) Salgını ve Banka Sözleşmeleri

Çin Halk Cumhuriyeti’nin Wuhan şehrinde başlayan Coronavirüs (Covid-19) salgını olarak adlandırılan solunum yolu bulaşıcı hastalığı kısa süre içerisinde ve hızlı bir yayılım ile tüm dünyada etkisini göstermeye başlamıştır. Bu hızlı yayılım neticesinde, hastalık Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi (bölgeler ve gruplar üstü coğrafi salgın) ilan edilmiştir.
 
Küresel çapta hızlı bir yayılıma sebep olan Coronavirüs (Covid-19) salgını kişilerin bireysel hayatlarında büyük etkiler yarattığı gibi, kişilerin ve ticari şirketlerin ilişkilerinin de etkilenmesine sebebiyet vermektedir. Coronavirüs (Covid-19) salgınının etkisini göstermekte olduğu tüm ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de kamu otoritesinin kısıtlamaları ve tedbir kararları kişilerin ve ticari faaliyet göstermekte olan kişi ve şirketlerin de işlerinin devamlılığını ve taraf oldukları sözleşmelerden doğan yükümlüklerin yerine getirilmesini etkilemektedir. Bu halde, gerek kişiler gerekse ticari şirketlerle devamlı ilişki içerisinde bulunan banka ilişkileri kapsamında banka borçlanmaları ile kredi sözleşmeleri gibi işlemlerin ne durumda olacağı soruları akla gelmektedir.  
 
Sözleşmelerin temel amacı tarafların karşılıklı yükümlülüklerini yerine getirmesidir. Tarafların karşılıklı yükümlüklerini yerine getirmesi amacıyla farklı sözleşme tipleri benimsenebilmektedir. Keza, günümüz modern toplumlarında yapılan bazı sözleşme tiplerinde sözleşmenin içeriğini oluşturan koşulların bir kısmı veya tamamı sözleşmenin bir tarafınca önceden hazırlanabilmekte ve diğer tarafça da kabul edilebilmektedir. Taraflardan birinin ileride benzer sözleşmelerde kullanılmak üzere hazırlayıp düzenlediği, sözleşmenin yapılması esnasında diğer tarafa sunduğu standartlaşmış sözleşme hükümlerine ise genel işlem koşulları denilmektedir. Genel işlem koşulları günümüzde özellikle bankalar, finans şirketleri, sigorta şirketleri gibi hizmet şirketleri tarafından standartlaşmış hükümler veya sözleşmeler olarak kullanılabilmektedir. 
 
Özellikle banka sözleşmelerinde uygulamakta olan, genel işlem koşullarının geçerlilik kazanabilmesi, sözleşmenin bir tarafınca önceden hazırlanan koşulların, diğer tarafa sunulmasına ve onun tarafından kabul edilmesine bağlı olup, ancak bu halde diğer tarafı bağlayarak onun hakkında borç ve hüküm doğurabilmektedir. Ayrıca, genel işlem koşulları;
 
- İleride çok sayıda benzer sözleşmede kullanılmak amacıyla hazırlanmış olması,
 
- Sözleşmenin yalnızca bir tarafınca önceden tek yanlı hazırlanıp karşı tarafa sunulması,
 
- Soyut ve genel nitelikte hazırlanan hükümler olması,
 
- Taraflar arasında kurulan sözleşmenin kapsamı içinde yer alan genel hükümler arasında bulunması unsurlarının bir arada mevcut olmasını gerektirmektedir. 
 
Genel işlem koşulları standart hüküm ve sözleşmeler halinde bir tarafça diğer tarafın onayına sunulmakta olması sebebiyle, çerçevesinde Türk Borçlar Kanunu uyarınca denetime de tabidir. Banka sözleşmeleri genel işlem koşulları çerçevesinde standart hüküm ve sözleşmeler halinde düzenlenerek bu kapsamda değerlendirebildiği gibi, mahiyeti itibariyle sürekli borç ilişkisi içeren sözleşmelerdir. 
 
Sürekli borç ilişkisi içeren sözleşmelerde asli edim yükümlülüğün ifası ile zaman unsuru arasında sürekli bir ilişki bulunmaktadır. Süreklilik, belirli bir zaman olabileceği gibi belirli olmayan bir zamanı da kapsayabilmektedir. Sürekli sözleşmelerde asli edim, sözleşme sona erinceye kadar zaman içerisinde ifa edilmektedir. Anlaşılacağı üzere, banka sözleşmelerinde de asli edim genel işlem koşulları çerçevesinde yükümlülükleri kabul eden tarafça belirli bir zaman -vade/taksit- içerisinde ifa edilmektedir. 
 
Ancak, taraflardan birinin meydana gelen bir zarar nedeniyle banka sözleşmelerinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirememesi de söz konusu olabilmektedir. Bu durum tarafın kendi kusurundan kaynaklanabileceği gibi herhangi bir kusurunun mevcut olmaması halinde de ortaya çıkabilmektedir. Bazı hallerde sebep ile zarar arasındaki bağın, bir kısım nedenlerle uygun olmaması söz konusudur. Bu nedenlerden biri de illiyet bağının kesilmesi olarak adlandırılan sebeple sonuç arasındaki uygunluğun mevcut olmaması durumu olup, mücbir sebep bu durumlardan birisidir. 
 
Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun ya da borcun ihlaline, mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır.[1] Dolayısıyla mücbir sebep, illiyet bağını kesen ve zarar göreni sorumluluktan kurtaran bir sebeptir. Mücbir sebep, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-90 E. 2018/1259 K. sayılı ve 27/06/2018 tarihli kararında da, “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, SALGIN HASTALIK gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.” olarak tanımlanmaktadır. Bahsi geçen yasal düzenlemeler ve yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda, küresel çapta yayılım gösteren ve pandemi olarak ilan edilen Coronavirüs (Covid-19) salgının mücbir sebep olarak nitelendirilebileceği anlaşılmaktadır. 
 
Zira, mücbir sebep sonucunda zarar ile fiil arasındaki illiyet bağı kesilmekte olup, meydana gelen zarardan borçlunun sorumlu tutulması mümkün bulunmamaktadır. Ancak önemle belirtmek gerekir ki, banka sözleşmelerinden kaynaklanan yükümlülüklerini mücbir sebepten dolayı yerine getiremediği iddiasında bulunan tüketici veya tacirlerin borcunu yerine getirmeyi imkansız kılan bir nedensellik bağının bulunduğunu ortaya koyması önem arz etmektedir. 
 
Keza, Coronavirüs (Covid-19) salgını ve salgın kapsamındaki kısıtlamalar ve alınan tedbirler günlük hayatı olduğu ve ticari hayatı da kısıtlayıcı ve engelleyici nitelikte olsa da, kısıtlama ve tedbirlerin sözleşmeden doğan yükümlüklerin yerine getirilmesine etkisinin bulunması önem teşkil etmektedir. Ayrıca, yazımız içeriğinde açıklandığı üzere, banka sözleşmeleri sürekli edim borcu doğuran sözleşmeler olması sebebiyle, yükümlülüklerini yerine getiremeyen tüketici veya tacirlerin bu hakkını kullanabilmesi, kendisine tanınan haklı fesih imkanını kullanmasına bağlıdır. Aksi halde,  borcundan kurtulabilmesi mümkün değildir.
 
Her ne kadar, Coronavirüs (Covid-19) salgınının mücbir sebep olarak değerlendirileceği düşünülmekte olsa da, mevcut durumun mücbir sebep olarak değerlendirilmemesi halinde “Aşırı İfa Güçlüğü” söz konusu olabilecektir. Ayrıca, mücbir sebep varlığı halinde ifa imkansızlığı hali de gündeme gelebilecektir. 
 
İfa imkansızlığı, mücbir sebep şartlarını taşıyan fakat borçlu tarafa yüklenebilme olanağı bulunmayan “ifa edememe” durumlarında söz konusu olmaktadır. Bu durum Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer” olarak yer almaktadır. 
 
Aşırı ifa güçlüğü ise, Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesinde, “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükmü ile düzenlenmiştir.
 
Görüldüğü üzere, ifa imkansızlığı, bir mücbir sebebin varlığı halinde söz konusu olmakta iken, aşırı ifa güçlüğü, ifayı zorlaştıran bir engelin varlığı halinde söz konusu olacaktır.
 
Sonuç olarak, taraflar arasındaki sözleşme yükümlülüklerine herhangi bir etkisi bulunmayan mücbir sebep, ifa imkansızlığı ve aşırı ifa güçlüğü halinin taraflar açısından bir mahiyeti de olmayacaktır. Başka bir anlatımla, Coronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle hiçbir faaliyeti etkilenmemiş tüketici veya tacirin banka ile akdettikleri sözleşme açısından mücbir sebep iddiasında bulunması kabul görmeyebilecektir. Dolayısıyla, tüketici veya tacirler bakımından meydana gelen mücbir sebep, taraf olunan banka sözleşmeleri kapsamında ayrıca bir inceleme yapılması ve sözleşmelerden doğan yükümlülükler dikkate alınarak mücbir sebebin bu yükümlülükleri ifa etme konusunda bir “imkansızlık” oluşturup oluşturmadığı hususunun değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
 
İçinde bulunulan koşulların mücbir sebep olarak değerlendirilmemesi halinde ise, mevcut durumun öngörülmeyen ve öngörülmesi de mümkün olmayan olağanüstü bir durum olması sebebiyle, sözleşmeden doğan yükümlülüklerin ifasının zorlaştığı ve aşırı ifa güçlüğünün meydana geldiği gündeme getirilebilecek olup, sözleşmenin mahiyetine göre, uyarlama, sözleşmeden dönme veya fesih hakkının kullanılması mümkün olabilecektir.
 
Bunlarla birlikte, bankacılık işlemlerinin ve banka sözleşmelerinin mahiyeti itibariyle kamu otoritesi ve ilgili kurumlara bağlı olduğunu da unutmamak gerekmektedir. Bankacılık faaliyetleri ve işlemleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) inisiyatifinde olduğu gibi, her türlü değişiklik de kamu otoritesi ve BDDK tarafından yapılmaktadır. 
 
Küresel çapta yayılım gösteren Coronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle banka işlemleri ile banka sözleşmelerine ilişkin olarak mevcut koşullara ilişkin genel bir uygulama değişikliğine henüz gidilmemiştir. Ancak içinde bulunulan şartlara ilişkin olarak BDDK ve T.C. Merkez Bankası tarafından kısmi bir takım kararlar alınmıştır.
 
BDDK 27/03/2020 tarihli kararı ile, bankalarca/şirketlerce kullandırılan tüketici ve taşıt kredilerinin anapara ve faiz ödemelerinin erteleme taleplerinde orijinal vade ile sınırlayıcı olmayacağını ve vade sınırı 12 ay olan kredilerin son taksitinde 3 ay erteleme talebi gelse dahi karşılanacağını ve 31/12/2020 tarihine kadar gecikmeye giren kredilerin yakın izlemeye alınmadan önce 30 gün yerine 90 gün bekleme süresinin esas alınacağını bildirmiştir. 
 
Ayrıca, BDDK ve T.C. Merkez Bankası’nın aldığı kararlar ile Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmelikte değişiklikler yapılarak 28/03/2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Bu kapsamda, kredi kartı işlemlerinde uygulanan akdi ve gecikme faiz oranları düşürülmüş ve kredi kartı asgari borç yatırma limiti %20 oranına indirilmiştir.
 
Görüldüğü üzere, banka işlemleri ve banka sözleşmeleri mahiyeti itibariyle kamu otoritesinin kararlarına bağlı olarak sürdürülmekte olup, farklı uygulama değişikliklerine tabi olabilmektedir. Coronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle bankalarla olan işlemleriniz, sözleşmeleriniz ve yükümlülüklerinizin ifasına yönelik durumların mücbir sebep kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği veya sonuçlarının ne şekilde olacağı ile ilgili hukuki destek almak istemeniz halinde iletişim bilgilerimizden bize ulaşabilirsiniz.
 
Öz&Öz Hukuk Bürosu 
 
[1] EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. Bası, Yetkin Yayınları Ankara 2019, s. 628.